28 Kasım 2012 Çarşamba

hafta sonu gözümün gördükleri

Bir önceki yazıma ekleyecektim ancak altlarına yazacak uzun uzun paragraflarım yok. Bu yüzden başka bir başlık altında toplayayım istedim. Fotoğraf çekmekte hiç bir iddiam yok, yalnızca seviyorum. Sizlerle de paylaşmak istedim. Bilmiyorum ilgi çeker mi çekmez mi? Sadece paylaşmak istedim :) Sevgiler.

Bahçede evde

canımız kuzine. hafta sonu bütünleştim kendisiyle :)


sokak isimleri acuk tuhaf sanki

Bahçedeki kütüğün üstü mantar olmuş tuhaf :)

Bu kilim annemin halasınınmış, benim olacak inşallah :) eheh çok beğeniyorum.

Ne vanası bu? Bilemedim.

Canım yurdum insanı :) PTT?

Sen ne güzel yolsun öyle

Babam söyledi adını ama unuttum. Köylüler bu klübenin içine fındık veya cevizlerini koyup kurutuyorlarmış. Yerden yüksek olmasının sebebi de fındık ve cevizleri farelerden korumakmış. Adını bilen?

:)

Haftamın Sonu


Geçtiğimiz hafta sonunu Maşukiyede geçirdim. Hava buz gibiydi. Bahçemize bile çıkamadım. Tüm hafta sonunu kuzinenin başında geçirdim. Zaten teyzelerimin doğum günü kutlamaları başladı. Onlarla beraber sevgi yumağı olduk.

32 diş kuzenler

Giderken Haremden İzmit otobüsüne bindik. Halkevinde inip Maşukiye arabasına bindik. Dönerken evden Derbente kadar yürüdük babamla. Tren seferleri kaldırıldığı için onun yerine 200 numaralı Derbent-Tuzla otobüsleri konuldu. Bende 200 numaraya binip Tuzlaya oradan 17b ile son durak Pendiğe ve 17 numara ile evime geldim. Pazartesi diye midir nedir? Pek rahat geldim.

Bahsi geçen otobüs arkadaş :)

26 Kasım 2012 Pazartesi

Akademi Günlügüm voL 1


Malumunuz yıllardır hayalini kurduğum tiyatro akademisine yazılmış, işinden istifa etmiş bir bayanım. An itibariyle bloğumda “Akademi Günlüğüm” yazı dizisini başlatmış bulunmaktayım. 
13 Kasımda diksiyon dersiyle başladı akademi hayatım :) Beş hafta daha böyle sürecek. Diksiyon eğitimimi tamamladığıma hocaları inandırırsam level atlayıp oyunculuğa geçebileceğim. O kadar çok istiyorum ki tiyatroda başarılı olmayı, bir yerlere gelmeyi. Hayatımın geri kalanında yalnızca tiyatroyla ilgilenmek istiyorum. Tek dileğim bu. Umarım gerçekleştirebilirim.

İlk hafta derslerimize TRT spikeri Nuran KUTLUBAY girdi. Çok şık, çok sempatik biri. İlk hafta ünlü harfleri çalıştık. Nasıl okumamız gerektiğini öğrendik. Bu arada akademiye haftada iki kez gidiyorum ve 3er ders yapıyoruz. Tüm sınıfın en zorlandığı harf “E” harfi. Doğru telaffuz ettiğimi sandığım çoğu şey yanlışmış. Herkes yanlış okuduğu kelimeyi işaretliyor ve ona yoğunlaşıyor. Kulak zamanla alışınca insanın ağzı da doğru okumaya başlıyor. Şimdi televizyon izlerken hep yanlışlıkları yakalıyorum.

İkinci gün son derste hoca bir şiirle geldi sınıfa. Şiir tamamen tuzaklı kelimelerle dolu. Herkes tek tek sahneye çıkıp okudu dersi. Amaç sahne korkusunu biraz olsun atmak. İnsanlar bizi izlerken kekelemeden bir şeyler yapmaya başlamak :)

İkinci hafta derslerimizi Cihan ÜNAL ile birlikte yaptık. Diyaframımızı nasıl kullanacağımızı öğrendik. Tek nefeste 3 kez arka arkaya tekerlemeler okuduk. Nazım HİKMET’in “Dünyanın en tuhaf mahluku” şiirini çalıştık. Bu şiiri duyguyla okumayı öğrendik. Yani bu şiiri değil de nasıl tonlama, vurgulama yapabileceğimizi bu şiir üzerinden öğrendik. Ki bu şiir Nazım’ın en sevdiğim şiirlerindendir. Cihan ÜNAL’dan daha önce hiç dinlememiştim. Mükemmel okuyor. Azıcık karıştırdım youtube da var mıdır diye. Bir televizyon programında da okumuş.



Ders bitiminde Cihan ÜNAL ile sınıfça fotoğraf çektirdik. Fotoğrafı buraya eklemek isterdim ama kimseyi tam olarak tanımıyorum o yüzden koyamayacağım. İki haftanın özeti böyle canlar. Sevgiler

Sergül'ün Çekilisi :)

Sergül; öncelikle "Yolun Neresindeyim" adlı bloğun annesi ve benim kendime örnek aldığım çok doğal, samimi bir blogger. :)
Bumerang Ödüllerinde "En Çalışkan Blog" kategorisinde ilk 3e kaldı ve verdiğimiz oylara teşekkür etmek için bir çekiliş düzenledi :)

çekiliş videosu


çekiliş linki için BURAYA

22 Kasım 2012 Perşembe

Bitirdigim Ürünler #1


Merhabalar canlar :)Uzun zamandır blog tutan ve video yapan arkadaşlarda görüp çok özendiğim konunun yazı dizisine an itibariyle bende başlamış bulunmaktayım. Vatana millete hayırlı olsun :) Bu yazı dizisini hatırı sayılır ürün bitirdikçe bölüm bölüm yazacağım.Bu işi aylık yapamam ben. Çünkü hiçbir şeyi düzenli kullanmıyorum. Elimde aylardır sürünen kremler var. “Dur la şunu kullanayım da bitsin epeydir var” diye bir ürüne dadanır, tam bitecekken “eağğh sıktı bu” deyip başka bir ürüne başlarım. O yüzden benim düzenli bir ürün bitirme durumum söz konusu değil.Şimdi yazacağım ürünlerin dibinde birer ikişer parmak kalmışlardı. Bir gayretle ve yazacak olmamın gazıyla bitiriverdim. Evde havalı bir body shop poşetinde topladım hepsini. Çok mutluyum la :) umarım sizde okurken keyif alırsınız canlar :)
1)Nivea Matlaştırıcı Günlük Bakım Kremi; Bu yüz kreminden sonra bir daha nivea kremlerini asla kullanmamaya karar verdim. Sebebine gelince, kremi kullanmaya başladığımdan beri yüzümde tüylenmenin arttığını gördüm. Öyle ki kaşımı aldırdım diyelim, akşam yatarken kremi sürüyorum, sabah ana bir de ne göreyim kaşımda çıkmalar başlamış. Önceleri tesadüf sanıyordum. İnternette azıcık kurcalayınca benim gibi nivea kremleri kullanıp tüylenme yaşayan bir sürü insanla karşılaştım. Bu yüzden nivea yüz veya herhangi bir kremi benim için bitmiştir.

2)Shiseido Güneş Sonrası Bakım Kremi; Kendisiyle iki yazdır birlikteyiz. Güneşlen, denize gir, zart zurt duş aldıktan sonra bütün vücuduma sürüyordum. Memnunum oldukça nemlendiriyor. Kokusu güzel. Tek kötü yanı bir süre böle yapış yapış bırakıyor. Sürüp bir süre bir şeyle uğraşmamanız gerekir anlayacağınız.


3)Bebe yağı; Adını sanını sökmüşüm :) uzun zamandır evde olan bir bebe yağıydı. Ben bebe yağını epilasyondan sonra veya vücudum kuruluktan öldüğünde duştan sonra kullanıyorum. Kim bilir hangi markaydı, epeydir elimdeydi, bitirdim.

4)Body Shop Coconut Body Butter; Bence piyasada bulunan en güzel hindistan cevizi kokusuna sahip, en iyi body butter. Kokusu oldukça kalıcı. Yani bir body buttera göre oldukça iyi. Azıcık sıkıldım kokusundan daha sonra kesinlikle tekrar alırım.

5)Body Shop Coconut Shower Cream; Benim için vücut şampuanı bol bol köpürmeli güzel kokmalı. Beklentilerimi karşıladı.

6)Body Shop Coconut Body Scrub; Vücut peelingide aynı kokuya sahip. Oldukça başarılı. Uygulayıp çıktığınızda yumuş yumuş yapıyor cildinizi. Memnun kaldım.



7)Nivea Deodorant; Çanta için hatta makyaj çantası için en ideal miniş boy. Tüm günü dışarda geçirdiğim zaman deodorantımı tazeleme ihtiyacı hissediyorum. Bakmayın minnacık olduğuna epey bereketli bir ürün.


8)Pantene Pro-V Şampuan; Efendim bu şampuanı kullandım hayatım değişti diyemem. Güzel kokuyor, güzel köpürüyor. İyi temizliyor. Yıpranmış saçlar için diyor, bir düzelme var mı derseniz. Hayır yok.

9)Nude Saç Kremi; Saçları açıyor, güzel kokuyor. Ekstra bir yararını görmedim.

10)Avon Advance Techniques Straight & Sleek; Bu saç serumu mükemmel kokuyor öncelikle onu söyleyeyim. Saç uçlarındaki o kuruluğu, yoluk yoluk görüntüyü tamamen alıyor. Ama tedavi eder mi diye sorarsanız işte ona karar veremiyorum. Yok ben her duştan sonra sürerim derseniz hemen bir tane edinin. Ben stoklamaya başladım bile :)
11)Uni Eye Disc; İlk bakışta oldukça kullanışlı görünüyor bu göz makyajı temizleme pedleri. Durun! Pedler adeta birer zımpara! Ayrıca benim gözümü fazlasıyla yaktı, neredeyse yarım gün gözlerim kızarık dolandım. Eğer pedin zımpara dokusuna ve yakmasına katlanırsanız göz makyajınızı temizleyebilirsiniz. Ben mi? Bir daha mı? Tövbe.

12)Nivea Pure & Natural Tonik; Kreminin aksine toniğin de tüylenme gibi bir sorun yaşamadım. Fakat kremden sonra nivea ürünlerine karşı bir fobim oluştu. Herhangi bir ürününü yüzüme sürmek istemiyorum. Başka tonik arayışındayım. Tavsiyesi olan?
13)Watsons Siyah Nokta Bandı; Berbat, rezil, çöp. Hiç bir işe yaramıyor. Bir kutudan da 10 tane çıkıyor, nasıl bitireceğim bilmiyorum.

14)Apaks Tüysüz Pamuk; Yüz ve göz makyajı için oldukça kullanışlı. Tüysüz olduğu için gözünüze tüy kaçması gibi bir durum söz konusu değil. Çok memnunum. Aynı pamuğu kullanmaya devam ediyorum.

İlk bitirdiğim ürünler yazımın sonuna gelmiş bulunmaktayım. Çok özeniyordum yapanlara, rahatladım valla. Bir iki üründe olsa fikir edinebilmişseniz yazımdan ne mutlu bana :) Sevgiler.

11 Kasım 2012 Pazar

Çilek Sokak Alısverisi #3

Öncelikle geçenlerde televizyonda klibini gördüm. Yeniden duymak hoşuma gitti belki sizde özlemişsinizdir.
Melanie C - Never Be The Same Again


Kadıköy’e her gittiğimde mutlaka çilek sokağa uğruyorum. Her zaman alışveriş gününde olmuyor insan bazen bir bileklik alıp çıkıyorum. En iyisi toptan yazayım dedim. Peş peşe gittiğim için genelde yeni ürünlerle karşılaşmıyorum. Çilek sokağa artık tamamen kış hakim. Yelekler, montlar, ceketler ve tabi ki bir sürü kazak, hırka modelleri. Zor beğendim, bir türlü seçemedim ancak bu iki kazağı alabildim. Aslında bir kazağım daha var ama ciddi ciddi ütü istiyor ve şimdilik üşendiğim için onun fotoğrafını koymadım :)

 Çilek sokağın girişinde sol taraftaki ilk mağazalardan birinden aldım. 30 lira. Mağazanın adına dikkat etmedim ne yazık ki.


Sokağın ortalarında Erşan diye bir dükkan var. Hatta geçen yazımda internet siteleri olduğundan bahsetmiştim. 28 lira.


Fotoğrafta gördüğünüz tüm takıların tanesi 1.50 lira. Takıları alalı iki hafta falan olmuştur. aldığımdan beride takıyorum. Özellikle bileklikler bir arada çok hoş görünüyor. Genelde bu tarz takıların klipsleri kopar. Ancak şimdiye kadar öyle bir sorunla karşılaşmadım.


Toplu fotoğrafta kaynamasını istemedim bu bebeğin. Aşık oldum resmen. Yeni favori yüzüğümsün bıyık! :) 

Bir önceki Çilek Sokak Alışverişi yazısı için TIK!
Yüzüklerimle ilgili yazım için TIK!

2 Kasım 2012 Cuma

Bambu Yaprağı. Pardon?


Mint yeşili hayranlığım çalışma masamın olduğu duvarı boyayana kadardı. Çok büyük hayallerle başladığım oda dekorasyonum hüsranla bitti resmen. 

Önce; 
Duvardaki eski kitaplığımı söktüm ,
Spatulayla eski boyayı kazıdım ,
Duvarı zımparaladım.

Babamla beraber bauhaustan dolabımla aynı renk raflar ve masa aldım. Dolabımın sürgü kapaklarının kenarları gümüş rengi olduğu için, yine gümüş renk raf ve masa ayakları aldık. 
İstifadan sonra duvarı boyamaya kalkıştım. Anam o da ne! Boyanın rengi bambu yaprağı çıkmaz mı? Bauhaustaki görevliden beyaz istedik, gitti getirdi. Bu saçma rengi vereceği asla aklıma gelmezdi. 
Boyanın kapağı açık, ben boya kutusunun başında yere çömelmişim. Öyle kaldım bir beş dakika. Parmağımın ucuyla azıcık alıp duvara sürttüm. Yeeeaaani. 

Normalde alır gider bauhausa olay çıkarırım. Ama nasıl üşeniyorum. Ayrıca üç dört gün kaldı okulumun başlamasına bir an evvel yerleşmem lazım. Bastım boyayı kovaya, sürdüm duvara kat kat. Rezil bir renk! Yahu hiç uymadı rafların rengine. Ayaklarda raflara kısa geldi. Raf öne doğru meyil verdi. Sanırım matkapla on deliği boşuna açtık babamla. Yarın acele bir şekilde geri döneceğim eski siyah raf ayaklarıma.
Çok moralim bozuldu hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı :(
Kimin gözü kaldıysa kulağının içinde sivilce çıkar inşallah ve küçük parmağını dolaba çarpar :( Sevgiler.